DÖVİZ PİYASASI
iktisat, iktisat bölümü, iktisat dersleri, iktisat bölümü hakkında bilgi, iktisat fakültesi, iktisat dersleri, iktisat ders notları, iktisat ders programı, iktisat dersleri aöf, iktisat dergisi, iktisat dgs taban puanları, iktisat ders notları pdf, iktisat dersleri , iktisat dersi, iktisat fakültesi, iktisat faktoring, iktisat fakültesi nedir, iktisat forum, iktisat fakültesi marmara, iktisat fakültesi bölümleri, iktisat fakültesi mezunu ne iş yapar, iktisat fakültesi mezunları, iktisat formülleri, iktisat fakültesi dersleri, özel ders, bitirme tezi,
Döviz piyasaları yabancı paraların alınıp satıldığı ya da bir ulusal paranın başka bir paraya dönüştürülmesine olanak veren kurumsal yapılardır. Uluslar arası özelliğe sahip olan bu piyasada, döviz arz edenlerle döviz talep edenlerin karşılaşması sonucu döviz fiyatı oluşur ki bu döviz fiyatına döviz kuru ya da kambiyo kuru adı verilir. Döviz piyasalarında yabancı paralar genellikle ülkenin kendi ulusal parası karşılığında değiştirilirler. Ancak doğal olarak bir ülkenin döviz piyasasında iki yabancı parayı da dolaylı veya dolaysız yoldan birbirine dönüştürme olanağı vardır.
Yabancı ulusal paralar ile ilgili önemli bir konu da bu paralar nakit biçiminde olabileceği gibi banka havaleleri, ödeme emirleri, döviz poliçeleri, mevduat sertifikaları veya seyahat çekleri ve benzeri şekillerde de olabilirler. Bunların da likiditesi oldukça yüksektir. Yani kolayca veya ufak bir gider karşılığında ilgili oldukları yabancı ulusal paralara dönüştürülebilirler. Döviz piyasalarında bu iki tip ödeme aracı arasında bir ayrım vardır. Ülkemizde doğrudan nakit şeklinde olan yabancı paralara efektif; nakde dönüştürülebilir araç niteliğinde olanlara ise döviz denmektedir.
Sanılanın aksine, döviz piyasası işlemleri içinde asıl ağırlığı oluşturan efektif paraların alım – satımı değil, döviz üzerinden yapılan işlemlerdir. Fiili olarak nakit kullananlar; yurt dışına çıkanlar, küçük tasarruflarını enflasyona karşı korumak isteyenler veya spekülatif kazançlar elde etmeye çalışan kimselerdir. Oysa ihracat ve ithalat bedellerinin ödenmesi, sınır ötesine sermaye gönderilmesi gibi büyük hacimli işlemler nakit yabancı para ile yapılmazlar. Bu tip ödemelerde banka havaleleri, döviz poliçesi veya ödeme emri gibi yöntemler kullanılır.
Döviz kurunun oluşumu
Döviz kurunun oluşumunu açıklayabilmek için döviz arz ve talebinin özelliklerinin bilinmesi gerekir.
Döviz talebi: Bir ülkenin döviz talebi yabancı ülkelere yapacağı ödemelere bağlı olarak, yabancı ülke parasına olan taleptir. Döviz talebini belirleyen etkenler şunlardır.
– Diğer ülkelerden yapılacak ithalat: İthalat arttıkça döviz talebi de artar. Bir ülkenin ithalatı ise o ülkenin milli gelirine, tüketicilerin tercihlerine ve ithal mallarını ikamelerinin fiyatlarına bağlıdır.
– Diğer ülkelere yapılacak borç ödemeleri
– Diğer ülkelere yapılacak yatırım miktarı
Ancak bunların dışında, döviz talebi döviz kuruyla ters orantılıdır. Kur yükseldikçe döviz talebi azalır. Döviz kuru düştükçe (TL ile satın alınabilecek döviz miktarı eskiye göre arttığından) ise döviz talebi artar. Talep edilen döviz miktarının döviz kuru yükseldiğinde azalmasının nedeni en önemli döviz talep nedeni olan ithalat ile açıklanabilir. Döviz kuru yükseldikçe, ithal mallarının fiyatı yükseldiğinden, daha az ithal malı satın alınmak isteneceğinden, talep edilen döviz miktarı da azalır.
Döviz arzı: Döviz arzı birinci derecede ülkenin ihraç mallarına olan talebe bağlıdır. Ülkenin ihraç mallarına olan talep arttıkça söz konusu ülkenin döviz arzı artacaktır.
iktisat, iktisat bölümü, iktisat dersleri, iktisat bölümü hakkında bilgi, iktisat fakültesi, iktisat dersleri, iktisat ders notları, iktisat ders programı, iktisat dersleri aöf, iktisat dergisi, iktisat dgs taban puanları, iktisat ders notları pdf, iktisat dersleri , iktisat dersi, iktisat fakültesi, iktisat faktoring, iktisat fakültesi nedir, iktisat forum, iktisat fakültesi marmara, iktisat fakültesi bölümleri, iktisat fakültesi mezunu ne iş yapar, iktisat fakültesi mezunları, iktisat formülleri, iktisat fakültesi dersleri, özel ders, bitirme tezi,
Döviz arzı döviz kuru ile aynı yönlü bir ilişki içindedir. Döviz kuru yükseldikçe o ülke mallarının dış fiyatının düşmesi sonucu, ihracat yükselir ve dolayısıyla döviz girişi artar, döviz arzı da artmış olur.
Ayrıca döviz arzı, ülkenin mal ve hizmet ihracatı yanında yabancı ülkelerden yapılacak dış borç alımları ve yabancıları ülkeye yapacakları yatırım miktarında da bağlıdır.
Döviz kurunun oluşması: Bir ekonomide döviz piyasasına hiçbir müdahale olmaması halinde döviz kuru döviz arz ve talebinin eşitlendiği düzeyde gerçekleşir. Aşağıdaki şekilde döviz kuru,döviz arz ve talep eğrilerinin kesiştiği F1noktasının belirlediği düzeydedir. F1 noktasında döviz arz – talebi eşittir ve M1 miktarındadır. Döviz arz – talebi değişmediği sürece denge döviz kuru değişmeyecektir. Döviz kurunun oluşumunun piyasa güçlerine bırakılması halinde döviz kuru denge döviz kurunun altında ya da üstünde oluşamaz. Zira bir an için döviz kurunun denge döviz kuru olan F1 düzeyinin altında F2 düzeyinde olduğunu varsayarsak; söz konusu ülke malları dış ülkelerde pahalı olacağından ihracat azalacak, öte yandan yabancı mallar yerli mallara göre ucuzlayacak ve böylece ithalat artacak ve LN kadar döviz talep fazlası ortaya çıkacaktır. Bu durumda dış ticaret bilançosu açık verirken, döviz kıtlığı nedeniyle döviz kuru F1 fiyatına kadar çıkacaktır.
Denge döviz kurunun F1 in üzerinde olması halinde ise, ihracat artarken ithalatın kısılması, dış ticaret bilançosunun fazla vermesi sonucunda döviz bolluğuna (döviz arz fazlasına) paralel olarak döviz kuru F1 düzeyine kadar gerileyecektir.
fiyat A
F1 D
F2 L N
Döviz talep
fazlası
T
M1 M2 M3 miktar
Döviz Kuru Modelleri
Yabancı para biriminin ulusal para birimi cinsinden değerine nominal döviz kuru (nominal exchange rate, e) denir. Nominal döviz kuru bir birim yabancı paranın kaç birim ulusal para ile değiştirildiğini gösterir. Nominal döviz kuru ile yurtdışı ve yurt içi fiyat düzeyleri arasındaki oranın çarpımına reel döviz kuru (real exchange rate, R) denir. Yurtdışı fiyat düzeyini (P*) ve yurtiçi fiyat düzeyini (P) ile gösterecek olursak reel döviz kuru:
R = eP* / P şeklinde ifade edilebilir. Bu ifade aslında ulusal para cinsinden yurtdışı ve yurtiçi fiyatlar arasındaki oranı veya kısaca nispi fiyat düzeyini temsil eder.
Reel döviz kurunun birden büyük olması (R>1), ulusal para birimi cinsinden yurtdışı fiyat düzeyinin yurtiçi fiyat düzeyinden büyük olması anlamına gelir. Böyle bir durumda bir birim ulusal paranın yurtiçindeki satın alma gücü yurtdışındaki satın alma gücünden büyüktür. Yurtdışı ve yurtiçi fiyatları birbirine eşitleyen nominal döviz kuruna, satın alma gücü paritesi (puchasing power parity, ep) denir. Satın alma gücü paritesi:
Ep = P / P* şeklinde ifade edilir.
iktisat, iktisat bölümü, iktisat dersleri, iktisat bölümü hakkında bilgi, iktisat fakültesi, iktisat dersleri, iktisat ders notları, iktisat ders programı, iktisat dersleri aöf, iktisat dergisi, iktisat dgs taban puanları, iktisat ders notları pdf, iktisat dersleri , iktisat dersi, iktisat fakültesi, iktisat faktoring, iktisat fakültesi nedir, iktisat forum, iktisat fakültesi marmara, iktisat fakültesi bölümleri, iktisat fakültesi mezunu ne iş yapar, iktisat fakültesi mezunları, iktisat formülleri, iktisat fakültesi dersleri, özel ders, bitirme tezi,
Değişik varsayımlara dayanarak döviz kurunun yükselmesine yol açan faktörleri, bu faktörlerin kısa ve uzun dönem etkilerini inceleyen çeşitli döviz kuru modelleri vardır. Aşağıda bu modellerden üçü kısaca açıklanmaya çalışılmıştır.
- Esnek Fiyat Parasal Model:
Bu modelin üç temel varsayımı vardır:
– Satın alma gücü paritesi sürekli geçerlidir. Yani reel kur sürekli sabit kalmaktadır.
– Para talebi istikrarlıdır.
– Sermaye hareketleri serbesttir.
Bu modele göre döviz kurunun yükselmesine yani ulusal paranın değer kaybetmesine yol açan faktörler; yurtiçinde para arzının artması, reel milli gelirin azalması, faiz haddinin yükselmesi; yurtdışında para arzının azalması, rell milli gelirin artması ve faiz haddinin düşmesi şeklinde sıralanabilir.
- Katı Fiyat Parasal Model:
Bu modelde satın alma gücü paritesinin uzun dönemde geçerli olduğu kabul edilmektedir. Kısa dönemde ise döviz kuru satın alma gücü paritesinden önemli ölçüde sapmalar gösterebilmektedir. Uluslararası fon (sermaye) akımları ekonomideki döviz ve arz talebini değiştirerek kısa dönemde döviz kurlarının temel belirleyicisi olmaktadır. Bu modele göre yurtiçi faizler yükselince sermaye girişiyle birlikte yerli para talebi artar, dolayısıyla değerlenir. Yani döviz kuru satın alma gücü paritesinin gösterdiği değerden ancak yurtiçi ve yurtdışı faiz farklılıkları nedeniyle sapabilir. Sonuç olarak esnek fiyat parasal modeldekinin aksine bu model yurtiçi faiz haddi yükselince kısa dönemde yerli paranın değer kazanacağını ifade eder.
- Portföy Dengesi Modelleri:
Portföy Dengesi Modellerinde katı fiyat modelinde varsayılan yerli mali varlıklar ile yabancı mali varlıklar arasında tam ikame olduğu varsayımı geçerli değildir. Bu modele göre kısa dönemde döviz kurunun değeri, mali varlık arz ve talebi çerçevesinde belirlenir. Döviz kurunun değişmesi ise ihracat ve ithalatı etkiler. Buna göre kısa dönemde döviz kuru yükseldiğinde yurtiçi fiyatlar bu yükselişe hemen ayak uyduramaz. Dolayısıyla reel kur artar. Yerli paranın değeri düşünce de ihraç malları yabancılar açısından ucuzlamış olur, ithal edilen mallar ise pahalılaşır. Bu modele göre döviz kurunda kısa dönemde oluşan denge geçicidir. Bunun sebebi yerli paranın reel olarak değer kaybetmesinin cari işlemler dengesini etkilemesi sonucunda yurtiçinde yaşayanların ellerinde tuttukları tahvil miktarının değişmesi dolayısıyla mali servetlerinin değişmesidir. Mali servet değişince mali varlıklara olan talep de değişmektedir. Bu da döviz kurunu etkilemekte ve tüm bu değişiklikler tekrar yaşanmaktadır. Mali varlık piyasalarının dengeye gelmesi için her mali varlık talebinin, arzına eşit olması gerekir. Her mali varlığın talebi kendi getirisi ve servet ile doğru orantılı, alternatif mali varlıkların getirileri ile ters orantılıdır.
Açık piyasa işlemlerinin kısa dönem etkilerine bakacak olursak, Merkez Bankasının açık piyasada yurtiçi tahvil satın alması sonucu tahvil portföyünün arttığını böylece parasal tabanın (para arzının) genişlediğini görürüz. Böyle bir işlem sonucunda kısa vadede özel kesimin mali serveti sabit kalır. Ancak Merkez Bankasının tahvil satın alması sonucu tahvil fiyatları yükselir ve yurtiçi faizler de düşer. Böylece yabancı mali varlıkların talebi artar ve fiyatları da yükselir. Bu da yerli paranın nominal olarak değer kaybetmesi anlamına gelir. Döviz kurunun yükselmesi sonucu yurtiçi fiyatlar hemen yükselmez. Dolayısıyla yerli para reel olarak değer kaybetmiş olur. İhracatın artması ve ithalatın azalması, başlangıçta dengede olduğunu varsaydığımız dış ticaret dengesinin fazla vermesine yol açar. Yurtiçinde yaşayanların ellerinde tuttukları yabancı mali varlık miktarı da zaman içinde artarak döviz arzını yükseltir ve döviz kuru düşer.
ESNEK KUR SİSTEMİ
iktisat, iktisat bölümü, iktisat dersleri, iktisat bölümü hakkında bilgi, iktisat fakültesi, iktisat dersleri, iktisat ders notları, iktisat ders programı, iktisat dersleri aöf, iktisat dergisi, iktisat dgs taban puanları, iktisat ders notları pdf, iktisat dersleri , iktisat dersi, iktisat fakültesi, iktisat faktoring, iktisat fakültesi nedir, iktisat forum, iktisat fakültesi marmara, iktisat fakültesi bölümleri, iktisat fakültesi mezunu ne iş yapar, iktisat fakültesi mezunları, iktisat formülleri, iktisat fakültesi dersleri, özel ders, bitirme tezi,
Esnek (flexible) kur sistemine yüzen (floating) veya serbest değişken kur sistemi (freely fluctuating exchange rate system) gibi isimler de verilmektedir. En aşırı biçiminde bu sistemde, döviz piyasaları üzerinde hiçbir devlet müdahalesi yoktur. Döviz kurları tamamın piyasadaki döviz arz ve talebine göre oluşur.
Bu sistemde, bir ülkenin dış ödemeler dengesi, döviz kurları aracılığıyla sağlanacağından, dış ödemeler dengesinin açık ya da fazla vermesi söz konusu olmayacaktır. Örneğin dış ödemeler dengesi açık veriyorsa, döviz talebi (yani ithalat) döviz arzından (yani ihracattan) daha fazla olacağından, döviz kuru yükselecektir. Döviz kurunun yükselmesi bu defa ithalatın azalmasına ve ihracatın artmasına neden olacaktır. Döviz kurundaki yükselme, dış açık ortadan kalkana kadar devam edecektir.
Esnek kur sistemi serbest piyasa mekanizmasının dövize uygulanmış şeklidir. Akademisyenler açısından ilgi çekici olan bu sınırsız değişken kur sistemine uygulayıcılar; örneğin dış ticaret firmaları, mali yöneticiler, dış yatırımcılar ve hükümetler pek sıcak bakmamaktadır. Sistemin lehinde ve aleyhinde pek çok görüş vardır.
1-Değişken kur sistemini savunan görüşler:
a) Ulusal paranın gerçek değeri: Hükümetlerin belirledikleri kurlar çoğunlukla ulusal parayı aşırı değerlendirir. Oysa değişken kur sistemlerinde kurlar gerçek denge değerini bulur. Bu da uluslar arası kaynak dağılımının optimum biçimde yapılmasını sağlar.
b) Dış denge: Bu sistemlerde döviz talep fazlası kurlarda yükselmeye, döviz arz fazlası da kurlarda düşmeye yol açarak dengesizliği otomatik biçimde giderici sonuç doğurur. Esnek kur sistemindeki bu otomatik dengeleme mekanizmasına karşılık sabit kur sistemlerinde dış denkleşme hükümet kararlarına bağlıdır.
c) Dış rezerv ihtiyacı: Sabit kur sistemlerinde kur istikrarını sağlama amacıyla döviz rezervlerine ihtiyaç vardır. Oysa bu sistemde dış denge kendiliğinden sağlandığından dış rezerve de gerek kalmaz.
d) İç ekonomik politikalar: Esnek kur sistemi otomatik kur değişmeleri yoluyla dış denge sorununu çözümler. O bakımdan hükümetler dış dengenin bozulma endişesi olmadan maliye ve para politikalarıyla iç ekonomik hedeflerin gerçekleştirilmesine çalışabilirler.
e) Dış şoklar: Yurt dışından kaynaklanan bir enflasyon veya depresyon karşısında, kurlar derhal gerekli uyumu sağlayıp ekonomiyi bu denetim dışı faktörlerin etkisinden korurlar. Sabit kur sistemlerinde dış şoklar ülkeyi daha kolay etkiler.
f) Kurlarda ufak değişmeler: Dalgalı kur sistemlerinde kurlar arz ve talebe göre her an ufak uyum hareketleri gösterdiğinden sabit kur sistemlerinde olduğu gibi, uzun süreler sonunda yapılacak büyük oranlı bir kur değişikliğine gerek kalmaz. Böylece ekonomi büyük kur ayarlamalarının şokundan kurtulmuş olur.
g) Bürokrasiye gerek olmaması: Değişken kur sistemi fiyat mekanizmasına dayalı, basit ve uygulaması kolay bir sistemdir. Kurlarla ilgili olarak hükümetin karar almasına ve denetimde bulunmasına gerek yoktur. Böylelikle sistem gereksiz bürokrasiyi önler.
2- Esnek kur sistemine karşı görüşler:
a) Dış ticaret ve mali akımları caydırma: Sürekli değişen kurlar uluslar arası ekonomik belirsizlik doğurarak riskleri artırır. Bu da uluslar arası ticari ve mali akımları engelleyici etki yapar. Gerçi kur riskine karşı vadeli piyasalarda korunma olanağı vardır. Ama bu önemli bir maliyeti gerektirir. Ayrıca bazı ülkelerde bu piyasalar henüz kurulmuş dahi değildir.
b) Yurt içi enflasyonu artırma: Esnek kur sistemleri enflasyonu hızlandırır. Çünkü kurlar yükselince ham madde ve gıda maddelerinin fiyatları yükselir. Bu da ücretleri ve sanayide maliyetleri artırır. Oysa kurlar düşünce ücretlerde ve öteki girdilerde bir düşme olmaz. Dolayısıyla döviz kurlarının fiyatlar üzerindeki etkisi tek yönlüdür; bu da artış doğrultusundadır. Buna rachet effect denir.
c) Esnekliklerin düşük olması: Döviz kurlarındaki ufak bir değişmenin dış dengeyi sağlayabilmesi için döviz arz ve talep esnekliklerinin yüksek olması gerekir. Bu esnekliklerin değerinin yüksek olmadığı durumlarda belirli bir dış dengesizliği giderebilmek üzere çok büyük kur değişmelerine gerek vardır. Hatta, eğer esnekliklerin değeri Marshall – Lerner koşulunu sağlayamıyorsa (ihracat ve ithalat esneklikleri toplamı 1 den büyük değilse) kur değişimi dış dengenin oluşumuna hiç katkı yapmaz.
d) İstikrar bozucu spekülasyon: Sabit kur sistemini savunanlar değişken kur sisteminin istikrarı bozucu spekülasyona yol açacağını, bunun da kurlardaki istikrarsızlığı hızlandıracağını iddia ederler. Ancak bununla ilgili bir kanıtları yoktur. Esnek kur savunucuları ise bu sistemde spekülatör davranışlarının istikrar bozucu değil, istikrar sağlayıcı olduğunu ileri sürerler. Ayrıca serbest kur sistemi savunucularına göre 1973 ten sonraki dönemde 1960’lardaki gibi büyük mali istikrarsızlıkların yaşanmamış olması bu sistemin sanıldığı kadar sakıncalı olmadığını göstermektedir.
Alternatif Döviz Kuru Sistemleri
Uygulanacak döviz kuru sistemini belirlemede ,alternatif uygulamaların gerektirdiği “kredibilite” ve “esneklik” kavramları arasındaki tercih önem kazanmaktadır. İki uç örnek üzerinde durulursa; tam esnek kur sisteminde Merkez Bankası müdahalesi en aza indirgenmekte ve bağımsız para politikası uygulamasına olanak tanınmaktadır. Bu sistem döviz kuru değişimleri ile içsel ve dışsal şokların gerektirdiği ayarlamaların hemen tümünü yansıtmaktadır. Sistemin getirdiği esnekliğin maliyeti daha yüksek enflasyon ve kredibilite kaybıdır. Diğer uç örnek olan sabit kur sistemi ise uygulamada daha yüksek kredibilite ancak daha az esneklik sağlamaktadır. Sistemden çıkış yapılmadığı sürece gerçekleşen makroekonomik disiplin olumlu bekleyişler yaratacak ve enflasyon oranı daha düşük seviyede gerçekleşebilecektir.
Tam esnek ve sabit kur sistemleri, iki uç döviz kuru sistemi uygulamasını oluşturmaktadır. Ancak, bu iki uygulama arasında farklı sistemler mevcuttur. Sonraki sayfada yer alan tabloda bu iki uç sistem ve aralarındaki farklı döviz kuru sistemleri karşılaştırmalı olarak özetlenmiştir.
Sistem | Temel
Özellikler |
Olumlu
Sonuçlar |
Olumsuz Sonuçlar | Açıklamalar | ||||
Serbest Dalgalanma (Free Float) |
Döviz kuru serbest piyasada belirlenir.
Merkez Bankası döviz piyasasına müdahale etmez. |
Nominal döviz kurundaki değişim içsel ve dışsal şokların gerektirdiği ayarlamaların hemen hepsini yansıtır.
Yüksek düzeyde rezerv birikimine ihtiyaç yoktur. |
Yüksek oranlı nominal ve reel döviz kuru dalgalanmaları kaynak dağılımını olumsuz etkiler. Para politikası döviz kuru dışında bir nominal çıpa çerçevesinde şekillenir. | Hiçbir ülkede tam esnek kur politikası uygulanmamaktadır. Geçmiş uygulamalar da göz önünde bulundurulduğunda, ABD, Almanya ve İsviçre bu uygulamaya en yakın örneklerdir. | ||||
Kirli (Gözetimli) Dalgalanma (Managed Float) |
Merkez Bankası belli bir pariteye bağımlı olmaksızın döviz piyasasına müdahaleye hazır durumdadır. Müdahale sıklığı ve şekli hedef doğrultusunda değişir. Doğrudan müdahaleler uluslar arası rezervlerde değişim yaratırken, dolaylı müdahaleler (faiz oranlarında değişim, likidite veya diğer finansal araçlar yoluyla) yaratmaz. | Piyasa tepkisi serbest dalgalanan kur benzeridir. Ancak daha yüksek düzeyde uluslar arası rezerv birikimine ihtiyaç vardır. Döviz kurlarındaki aşırı hareketliliği önler. | Merkez Bankasının hareketinin şeffaf olmayışı piyasalarda belirsizliğe neden olabilir. Uygulamada müdahalelerin etkileri “sinyal” niteliğinde bile olsa kısa süreli olmaktadır. İstikrar sağlayıcı değildir. | Kanada ve Avusturalya gibi gelişmiş ülkeler uygulamaktadır. Meksika 1994-95 krizi sonrası benzer sistemi uygulamıştır. | ||||
Aralık İçinde Dalgalanma (Floating within a Band)
(Hedef Bölgesi) (Target Zone) |
Nominal döviz kuru belirlenen merkez parite etrafında aşağı/yukarı belli aralık içinde serbest dalgalanır.
Sapmalarda parasal otorite piyasaya müdahale eder. Aralık genişliği değişir. Daraldıkça sabit kur sistemine, genişledikçe dalgalı kur sistemine yakınsar. |
Sistem belirli esneklikle kredibiliteyi sağlamaktadır.
Aralık ve merkez parite gibi anahtar bilgiler piyasanın bekleyişlerini şekillendirir. Aralık içinde gerçekleşen dalgalanmalar piyasadaki şok değişimleri absorbe eder. |
Aralığın çok dar olduğu ve makro politikaların sisteme uyumlu olmadığı durumlarda uygulama istikrar önleyici olabilir ve spekülatif ataklara neden olabilir. Aralığın tayini önemlidir. Sistemin esnekliği aralık ve merkez parite değerlerinin revize edilmesine olanak tanır. Bu ise uygulamanın kredibilitesini düşürmektedir. | Avrupa Para Sistemi çerçevesinde uygulanan Döviz Kuru Mekanizması (ERM) en bilinen örnektir. 1992-93 ERM krizinin tanık olduğu gibi sistem önemli spekülatif baskılara maruz kalabilir ve Merkez Bankası belirlenen aralığı korumada kararsız kalırsa sistem çökebilir. | ||||
Kaygan Aralık (Sliding Band) |
Parasal otorite belirli bir merkez pariteyi izlemeyi taahhüt eder. Ancak, merkez parite aralıklarla çeşitli göstergeler ışığında ayarlanır. Bu sistem aralık sisteminin yüksek enflasyonlu ülkelerde uygulama biçimidir. | Sistem dünya ortalaması üzerinde enflasyon yaşayan ülkelerde aralık sisteminin uygulanmasına olanak tanır ve ülke parasının önemli oranda değer kazanmasını önler. | Merkez paritenin ayarlanma dönem ve oranlarının bilinmeyişi piyasalarda belirsizlik ve faiz oranlarında hareketlilik yaratabilir. Aralık tayini önemlidir. | İsrail 1989 yılı başlarından 1991 sonuna kadar benzer sistem uygulamıştır. Sistemin içerdiği belirsizlik ve neden olduğu hareketlilik alternatif uygulamaları ön plana çıkarmaktadır. | ||||
Yönlendirilmiş Sabit Aralık (Crawling Band) |
Aralık sisteminde merkez paritenin zaman içinde ayarlanmasıdır. Yönlendirme oranı farklı kurallara bağlanabilir. Geçmiş enflasyon oranları farkı gibi geriye dönük ya da beklenen enflasyon oranı gibi ileriye yönelik yaklaşımlar en sık uygulamalardır. | Yüksek enflasyonlu ülkelerde aralık sisteminin uygulanmasına, merkez paritede yüksek oranlı ayarlamalar yapılmaksızın, olanak tanır. | Yönlendirme oranının tayini önemli riskler taşır. Geçmişe dönük yaklaşım sistemde enflasyonist süreç yaratabilir. Geleceğe dönük yaklaşım ise yanlış enflasyon hedefleri doğrultusunda belirlendiyse ulusal paranın aşırı değerlenmesine ve spekülatif baskılara yol açabilir. | İsrail, Şili ve İtalya bu uygulamayı belirli dönemlerde seçmişlerdir. | ||||
Yönlendirilmiş Sabit Parite (Crawling Peg) |
Nominal döviz kuru periyodik olarak belirli göstergelere göre ayarlanır. Çok dar bir aralık içinde hareket eder ve sapmaları engellenir. Uygulamanın bir örneği de nominal döviz kurunun mevcut enflasyon oranının altında artacak şekilde ayarlanmasıdır.(Tablita Sistemi) | Yüksek enflasyonlu ülkelerde önemli reel kur değerlenmelerini önler. Tablita sistemi piyasa beklentilerini yönlendirir ve belirli ölçüde kredibilite sağlar. | Geçmişe dönük yaklaşım sistemde enflasyonist sürecin oluşmasına ve para politikasında döviz kurunun nominal çıpa etkisinin ortadan kalkmasına neden olabilir. Mali ve gelir politikaları uyumlu değilse bu uygulamanın sürekliliği sağlanamaz. | Bu sistem 1960 ve 1970’lerde Şili, Kolombiya ve Brezilya’da uygulanmıştır. En uzun uygulaması Kolombiya’dır ve önemli ölçüde enflasyonist baskı oluşturmuştur. | ||||
Ayarlanabilir Sabit Döviz Kuru
(Fixed-but-adjustable exchange rate) |
Bretton Woods sistemidir. Nominal döviz kuru sabittir ancak Merkez Bankası sıkı kurallara bağlı değildir. Politika dışına çıkabilirler. Parite ayarlamaları (devalüasyon) sıkça kullanılır. | Belirsizliklerin az olduğu ortamda makroekonomik disiplin sağlar. Gerekli durumlarda devalüasyon olanağı çıkış noktasıdır ve sisteme esneklik kazandırır. | Uygulamada devalüasyonlar genelde yüksek oranlı yapılmakta sistemde belirsizlik oluşturmakta ve enflasyonist baskılar yaratmaktadır. | Bretton Woods sisteminin 1973 yılında çöküşünden sonra pek çok gelişmiş ülke benzer uygulamaları izlemeye devam etmiştir. | ||||
Para Kurulu (Currency Board) |
Kesin kurallara bağlanmış sabit kur sistemidir. Para politikasında yasal sınırlamalar mevcuttur. Para otoritesi yerli parayı yalnız yabancı para girişi karşılığı basabilir. | Kredibilite unsurunu en çoklayıcı bir sistemdir ve zaman tutarsızlığı sorununu ortadan kaldırır. | Kredi açısından olumludur ancak sistem esnek değildir. Önemli dışsal şoklar tamamen işsizlik ekonomik aktivite yoluyla absorbe edilir. Merkez Bankası “son kredi mercii”fonksiyonunu yitirir. | Tarihsel olarak pek çok küçük ülke uygulaması görülmektedir. Ancak bazıları önemli dışsal şoklarla uygulamaya son vermek durumunda kalmışlardır. Günümüzde Hong Kong ve Estonya uygulamaktadır. | ||||
Tam Dolarizasyon (Full Dollarization) |
Para Kurulu sisteminin en uç formudur. Ve uygulaması yoktur. Bir ülkenin parasal bağımsızlığına son vererek diğer ülkenin para birimini kullanmasıdır. | Kredibilite unsurunu maksimize eden sistemdir. Teori olarak parasal otoritenin farklı davranış hakkı yoktur. | Kredibilite açısından olumlu, esneklik açısından olumsuz bir sistemdir. Tüm dışsal şıklar reel ekonomi tarafından absorbe edilir. Önemli ulusal ve politik engeller mevcuttur. | Panama ve San Marino en yakın uygulamalardır. | ||||
ÖDEMELER BİLANÇOSU
Ödemeler bilançosu ana ülkede yerleşik gerçek kişi, işletme veya kurumların yabancı ülkelerle yürüttükleri ekonomik işlemlerin sistematik olarak tutulan kayıtlarıdır. Başka bir ifadeyle bir ülkenin belirli bir dönemde dış alemden sağladığı gelirlerle, dış aleme yaptığı ödemelerin (kaçakçılık niteliğinde olmayan döviz gelirlerinin ve döviz harcamalarının) yer aldığı bir tablodur. Uluslar arası ekonomik işlemlerin içine mal ve hizmetlerle birlikte üretim faktörleri üzerindeki işlemler de girer. Buna göre, sınır ötesi mal ve hizmet ticareti veya üretimi, ülkeler arası kısa ve uzun süreli mali sermaye ve dolaysız sermaye yatırımları, uluslar arası işgücü hareketleri ile teknoloji transferleri de bu tanımın kapsamına girer.
Uluslar arası işlemlerin sonucunda ülkeye ya da ülkeden dışarıya ödeme akımları gerçekleşir. Ancak bazı ekonomik işlemler ödemeler bilançosuna kaydedilmekle birlikte herhangi bir ödeme akımı doğurmazlar. Örnek olarak malın mal ile değişimine dayalı ticaret (takas veya kliring); yatırım malı, teknoloji yönetim bilgisi şeklindeki yabancı sermaye, bağış veya hibe şeklindeki karşılıksız transferler verilebilir.
Ödemeler bilançosunun ana kalemleri: Temel hesap grupları Cari işlemler hesabı, sermaye hesabı ve resmi rezervler hesabıdır.
iktisat, iktisat bölümü, iktisat dersleri, iktisat bölümü hakkında bilgi, iktisat fakültesi, iktisat dersleri, iktisat ders notları, iktisat ders programı, iktisat dersleri aöf, iktisat dergisi, iktisat dgs taban puanları, iktisat ders notları pdf, iktisat dersleri , iktisat dersi, iktisat fakültesi, iktisat faktoring, iktisat fakültesi nedir, iktisat forum, iktisat fakültesi marmara, iktisat fakültesi bölümleri, iktisat fakültesi mezunu ne iş yapar, iktisat fakültesi mezunları, iktisat formülleri, iktisat fakültesi dersleri, özel ders, bitirme tezi,
1) Cari işlemler hesabı: Ülkenin uluslar arası ekonomik işlemlerinden çok önemli bir grubu cari işlemler hesabına kaydedilir. Bir ülkenin ihraç ettiği ve ithal ettiği mal ve hizmet miktarını gösterir. Alt kalemleri şunlardır:
a) Mal ticareti: Dış ekonomik ilişkilerde en önemli yeri tutan işlemler mal ithalat ve ihracatıdır. Mal ihracatı ile mal ithalatı arasındaki farka dış ticaret dengesi denir. Dış ticaret dengesi öneminden dolayı ödemeler dengesi ile karıştırılabilmektedir. Ödemeler dengesi ülkenin dış alemle olan gelir – gider ilişkisini gösterirken dış ticaret dengesi ihracat ile ithalat arasındaki farkı ifade eder.
b) Hizmet ticareti: Görünmeyen ticaret de denilir. Ülkenin hizmet alım – satımını gösterir. Bu tip ödemelere örnek olarak dış turizm, uluslar arası banka ve sigortaların komisyon veya primleri, yabancı yatırımları kar ve faiz transferleri royaltyler, leasing bedelleri, yabancı danışmanlık ve mühendislik hizmetleri verilebilir. Yabancı yatırım kar ve faiz transferleri hizmet niteliğinde olmamasına rağmen sermaye hizmetlerini kullanmanın bedeli olarak düşünülmüştür ve hizmet ticareti kısmında incelenmektedir.
c) Karşılıksız transferler: Bağış niteliğindeki işlemlerdir, bir ödeme gerektirmezler. Türkiye için bu gruptaki en önemli kalemlerden biri yurtdışında çalışan işçi gelirleridir (workers’ remittances). Bunlar önceleri ihraç edilen emek karşılığı olarak düşünülerek hizmetler bilançosuna kaydediliyordu. Ancak daha sonraları bu uygulama değiştirilmiş tek yanlı transferler içine alınmışlardır. Bunun nedeni yurtdışındaki işçilerimizin uzun yıllardan beri o ülkelerde bulunmaları dolayısıyla o ülkelerde yerleşik kişiler gibi düşünülmeye başlanmıştır.
Cari işlemler bilançosuna kaydedilen alacaklar ve borçlar toplamı birbirine eşit değilse cari işlemler açığı ya da fazlasından söz edilir.
2) Sermaye hesabı: Ülkenin dış alemle yaptığı her türlü mali sermaye ve dolaysız sermaye yatırımları, ödemeler bilançosunun sermaye hesabı bölümüne kaydedilir. Alt bölümleri aşağıdadır:
a) Uzun vadeli sermaye hareketleri: Dolaysız yabancı sermaye yatırımları (başka bir ülkede fabrika kurulması, ortak firma tesisi gibi) ile sınır ötesi tahvil ve hisse senedi alım satımları (portfolyo yatırımları) uzun vadeli sermaye işlemleri arasında yer alır. Resmi kuruluşlarca yabancı ülkelerden veya uluslar arası finansman kuruluşlarından sağlanan proje ve program kredileri de bu gruba girer.
b) Kısa vadeli sermaye hareketleri: Süresi genellikle 1 yıldan az olan sermaye giriş – çıkışlarıdır. Dış ticaretin finansmanına yönelik krediler ile ülkeler arasında faiz farklılıklarından ve döviz kuru değişmelerinden yararlanmak (arbitraj yapmak) amacına yönelik sermaye hareketleridir. Söz konusu sermaye kur ve faiz değişmelerine karşı çok duyarlı olup kolayca bir ülkeden diğerine hareket edebilmektedir. O yüzden bunlara sıcak para (hot money) fonları da denir.
Tekrar hatırlatmak gerekir ki sermaye hareketleri sonucunda oluşan faiz ve kar payları sermaye hesabında değil cari işlemler hesabında hizmet ticaretinin altındaki faiz kaleminde incelenir.
Sermaye hareketleri ile cari işlemler hesabı arasındaki diğer ilişki ise sermaye hareketleri ile cari işlemler dengesi arasındadır. Bir ülkenin cari işlemler dengesi açık veriyorsa, bu açık genellikle sermaye girişleriyle kapatılır. Yabancı ülkelerden kredi alınmaya çalışıldığı gibi yabancı sermaye de teşvik edilir. Cari işlemler bilançosu ile sermaye hesabı birbirini dengeleyemez ise bir açık veya fazla ortaya çıkar.
Ödemeler bilançosundaki cari işlemler ile sermaye hareketleri dengeleri birlikte göz önüne alındığında, bunlar ekonominin genel dengesini oluşturur. Eğer ekonominin genel dengesinde bir açık ya da fazla söz konusu ise bu fark rezerv hareketleri hesabıyla denkleştirilir.
3) Rezerv hareketleri (Resmi rezerv değişmeleri) hesabı:
Resmi rezervler gerektiğinde kullanılmak üzere merkez bankası tarafından tutulan uluslar arası ödeme araçlarıdır. Merkez bankası bu araçları döviz piyasasına müdahale etme amacıyla kullanır. Merkez bankasının müdahale nedeni ekonomide cari işlemler ile sermaye işlemlerinin sonucunda ortaya çıkan dengesizlikleri düzeltmektir. Bir ülkenin uluslar arası rezervleri altın, döviz ve özel çekme haklarıdır (SDR).
iktisat, iktisat bölümü, iktisat dersleri, iktisat bölümü hakkında bilgi, iktisat fakültesi, iktisat dersleri, iktisat ders notları, iktisat ders programı, iktisat dersleri aöf, iktisat dergisi, iktisat dgs taban puanları, iktisat ders notları pdf, iktisat dersleri , iktisat dersi, iktisat fakültesi, iktisat faktoring, iktisat fakültesi nedir, iktisat forum, iktisat fakültesi marmara, iktisat fakültesi bölümleri, iktisat fakültesi mezunu ne iş yapar, iktisat fakültesi mezunları, iktisat formülleri, iktisat fakültesi dersleri, özel ders, bitirme tezi,
Resmi rezervlerin değişimini şöyle açıklayabiliriz: Eğer ülkenin döviz gelirleri döviz giderlerini karşılayamıyorsa o takdirde döviz kurları yükselmeye başlar. Çünkü ödeme yapabilmek için döviz talebi artmıştır. Tersine döviz arzının döviz talebini aştığı durumda ise kurlarda düşme eğilimi görülür. Eğer merkez bankası kur istikrarını sağlamak istiyorsa döviz piyasasına müdahale etmek zorunda kalır. Döviz talep fazlası durumunda piyasaya döviz satar, arz fazlası durumunda da piyasadan döviz satın alır. Bunlar resmi rezervlerin değişmesine neden olur. Piyasaya döviz satıldığında rezervler azalır, piyasadan döviz aldığında ise rezervleri artar.
Ödemeler bilançosundaki işlemlerden bir kısmı otonom nitelikte, diğer bir kısmı ise denkleştirici niteliktedir. Ödemeler dengesinde bir açık veya fazla doğuran işlemler otonom niteliktedir. Bunlar cari işlemler hesabı ile sermaye hareketleri hesabıdır. Denkleştirici işlemler ise otonom işlemlerden kaynaklanan dengesizlikleri telafi eder. Bu itibar ile resmi rezerv değişmeleri denkleştirici işlem niteliğindedir.
iktisat, iktisat bölümü, iktisat dersleri, iktisat bölümü hakkında bilgi, iktisat fakültesi, iktisat dersleri, iktisat ders notları, iktisat ders programı, iktisat dersleri aöf, iktisat dergisi, iktisat dgs taban puanları, iktisat ders notları pdf, iktisat dersleri , iktisat dersi, iktisat fakültesi, iktisat faktoring, iktisat fakültesi nedir, iktisat forum, iktisat fakültesi marmara, iktisat fakültesi bölümleri, iktisat fakültesi mezunu ne iş yapar, iktisat fakültesi mezunları, iktisat formülleri, iktisat fakültesi dersleri, özel ders, bitirme tezi,
4) Net hata ve noksan (istatistiksel farklar) hesabı:
Bu hesap tek bir kalemdir ve denge sağlamak için kullanılır. Dengenin gerçekleştirilememe nedenleri arasında ithalat ve ihracat ile ilgili yanlış bilgiler, kaçakçılık, eksik bilgiler, unutmalar, malların ülkeye giriş çıkışının farklı bilanço dönemlerine rastlaması vb sayılabilir.
Türkiye’nin 1998 ve 1999 yıllarına ait ödemeler bilançosu
ÖDEMELER DENGESİ | ||
(Milyon Dolar) | ||
1998 | 1999 | |
A. CARİ İŞLEMLER DENGESİ | 1.984 | -1.364 |
İHRACAT | 31.220 | 29.326 |
İHRACAT FOB | 26.973 | 26.588 |
BAVUL TİCARETİ | 3.689 | 2.255 |
TRANSIT TICARET | 558 | 483 |
İTHALAT FOB | -45.440 | -39.773 |
İTHALAT CIF | -45.922 | -40.692 |
ALTIN İTHALATI | -1.761 | -1.079 |
TRANSİT TİCARET | -514 | -442 |
NAVLUN VE SİGORTA | 2.757 | 2.440 |
DIŞ TİCARET DENGESİ | -14.220 | -10.447 |
DİĞER MAL VE HİZMET GELİRLERİ | 25.802 | 18.748 |
DİĞER MAL VE HİZMET GİDERLERİ | -15.325 | -14.840 |
TOPLAM MAL VE HİZMET DENGESİ | -3.743 | -6.539 |
KARŞILIKSIZ TRANSFERLER (ÖZEL):Net | 5.568 | 4.813 |
KARŞILIKSIZ TRANSFERLER (RESMİ): Net | 159 | 362 |
B. SERMAYE HAREKETLERİ (REZERV HARİÇ) | 448 | 4.671 |
C. NET HATA VE NOKSAN | -1.985 | 1.899 |
D. REZERV HAREKETLERİ | -447 | -5.206 |
BP EĞRİSİ
Bir ekonomide reel döviz kuru yükselince (R=eP*/P) yurtiçinde üretilen malların ucuzlaması sonucu, ihracat (X) artarken ithalat (M) azalır ve net ihracat (XN) artmış olur. Ayrıca yurtiçi hasıla (Y) artınca ithalat artar ve net ihracat azalır. Dolayısıyla yurtiçi ve yurtdışı fiyat düzeyleri veri iken cari hesap dengesi yurtiçi hasılaya (Y), yurtdışı hasılaya (Y*) ve nominal döviz kuruna bağlı olarak değişir.
iktisat, iktisat bölümü, iktisat dersleri, iktisat bölümü hakkında bilgi, iktisat fakültesi, iktisat dersleri, iktisat ders notları, iktisat ders programı, iktisat dersleri aöf, iktisat dergisi, iktisat dgs taban puanları, iktisat ders notları pdf, iktisat dersleri , iktisat dersi, iktisat fakültesi, iktisat faktoring, iktisat fakültesi nedir, iktisat forum, iktisat fakültesi marmara, iktisat fakültesi bölümleri, iktisat fakültesi mezunu ne iş yapar, iktisat fakültesi mezunları, iktisat formülleri, iktisat fakültesi dersleri, özel ders, bitirme tezi,
Diğer taraftan yatırımcıların ulusal ve yabancı faiz getiren varlıklar arasında yapacakları seçimin niteliği hangi varlığın daha yüksek getirisi olduğuna bağlıdır. Dolayısıyla döviz kurundaki beklenen değişmenin sıfır olduğu varsayımı altında eğer yurtdışı faiz haddi yurtiçi faiz haddinden daha büyük ise (i*t> it) yabancı tahvil talebi artar. Böylece sermaye hesabı açığı ortaya çıkar. Yani sermaye hesabı dengesi, faiz hadleri arasındaki farka bağlı olarak değişir.
(a) (b)
X-M X-M
Y1 Y2 Y H(Sermaye Açığı)
i BP i
Y1 Y2
Y H
(d) (c)
Şekil (a)’da farklı hasıla düzeylerine tekabül eden net ihracat düzeylerini temsil eden doğruya göre hasıla düzeyi arttıkça net ihracat azalmaktadır (ithalat artmaktadır). Şekil (b)’de ise ödemeler dengesinin dengede olması için sermaye hesabının net ihracat kadar (cari hesap fazlası kadar) açık vermesi gerektiğini ifade eden 45 derecelik doğru yer almaktadır. Şekil (c)’de yer alan doğru farklı sermaye hesabı açığı düzeylerine tekabül eden faiz hadlerini temsil etmektedir. Son olarak şekil (d)’de yer alan ve cari hesap fazlası ile sermaye hesabı açığını toplamını sıfır kılan (ödemeler dengesinin dengede olmasını sağlayan) hasıla-yurtiçi faiz haddi bileşimlerinin geometrik yerini temsil eden pozitif eğimli eğriye Ödemeler Dengesi Eğrisi (Balance of Payments Curve, BP) denir. BP eğrisinin konumu yurtdışı hasıla düzeyi veri iken reel döviz kuruna bağlı olarak değişir. Reel döviz kuru yükseldiğinde, yurtiçinde üretilen malların ucuzlaması sonucu her alternatif hasıla düzeyinde net ihracat artar ve buna bağlı olarak her alternatif hasıla düzeyinde yurtiçi faiz haddi düşer (BP eğrisinin konumu değişir). BP eğrisinin pozitif eğimli olmasının nedeni, hasıla artınca ithalatın artması ve net ihracatın azalması, net ihracattaki bu azalmanın sermaye hesabındaki artışla karşılanması için de yurtiçi faiz haddinin artması gereğidir. Eğimi belirleyen iki unsurdan birincisi,marjinal ithal eğilimi; ikincisi, sermaye hareketlerinin iç ve dış faiz hadleri arasındaki farka olan duyarlılığıdır.
Ödemeler dengesi dengede iken döviz arzı döviz talebine eşit olduğundan, ödemeler dengesi eğrisinin döviz piyasasında dengeyi sağlayan faiz haddi-hasıla bileşimlerini yansıttığını söylemek ve buna bağlı olarak ödemeler dengesi eğrisini, Döviz Eğrisi (Foreign Exchange Curve, FE) diye de nitelendirmek mümkündür.
Yurtiçi hasıla artınca ithalatta meydana gelen artış net ihracatın azalmasına yol açar. Net ihracattaki bu azalma sermaye hesabındaki artışla karşılanmalı ve bunun olması için de yurtiçi faiz haddi yükselmelidir. Çünkü yurtiçi faiz haddi yükselince yerli tahvil talebi artacak ve yurtiçine sermaye girişi olacaktır. Sermaye hareketleri iç ve dış faiz hadleri arasındaki farka ne kadar duyarlı ise net ihracattaki azalmayı sermaye hesabındaki artışla dengelemek için faiz haddinde meydana gelmesi gereken artış o kadar düşük ve dolayısıyla BP eğrisi o kadar yatık olur. Sermaye hareketlerinin faiz farkına duyarlılığı çok yüksek olduğunda BP eğrisi yatay eksene paralel olur. İç ve dış faiz haddinin birbirine eşitlendiği (i=i*) böyle bir durumda yurtiçi faiz haddindeki çok ufak bir değişme yoğun sermaye girişine veya çıkışına neden olur. Böylece sırasıyla cari hesap açığı veya fazlası dünya faiz haddi üzerinden sermaye hesabı fazlası veya açığı ile dengelenir. Bundan sonraki açıklamalarda sermaye akışkanlığının mükemmel olduğu (BP eğrisinin yatay eksene paralel olduğu) kabul edilecektir.
iktisat, iktisat bölümü, iktisat dersleri, iktisat bölümü hakkında bilgi, iktisat fakültesi, iktisat dersleri, iktisat ders notları, iktisat ders programı, iktisat dersleri aöf, iktisat dergisi, iktisat dgs taban puanları, iktisat ders notları pdf, iktisat dersleri , iktisat dersi, iktisat fakültesi, iktisat faktoring, iktisat fakültesi nedir, iktisat forum, iktisat fakültesi marmara, iktisat fakültesi bölümleri, iktisat fakültesi mezunu ne iş yapar, iktisat fakültesi mezunları, iktisat formülleri, iktisat fakültesi dersleri, özel ders, bitirme tezi,
Esnek ve Sabit Döviz Kuru Sistemlerinde Mal-Para-Döviz Piyasalarında Eşanlı Denge
Mal piyasasında eşanlı dengeyi sağlayan faiz haddi-hasıla düzeylerini temsil eden IS eğrisi, para piyasasında eşanlı dengeyi sağlayan faiz haddi-hasıla düzeylerini temsil eden LM eğrisi ve ödemeler dengesindeki dengeyi sağlayan faiz haddi-hasıla düzeylerini temsil eden BP eğrisinin kesiştiği noktada mal, para ve döviz piyasalarında eşanlı denge sağlanır. Diğer taraftan döviz kurunun hükümet müdahalesi olmadan, piyasa döviz arz ve talebi tarafından belirlendiği “esnek döviz kuru” modelinde mal, para ve döviz piyasalarında eşanlı denge, döviz ve para piyasalarında eşanlı dengeyi sağlayan hasıla düzeyine mal piyasasının intibak etmesi ile sağlanır.
Bir ekonomide para piyasasında para arz fazlası varsa ekonomik birimler bu fazladan kurtulmak için tahvile yönelirler. Tahvil talebinin artması tahvil fiyatının artmasına yol açarken aynı zamanda faiz haddinin de düşmesine sebep olur. Böylece yatırımcılar yabancı tahvile yönelirler ve ulusal tahvil talebi azalır. Yabancı tahvile ve dolayısıyla yabancı paraya talep artarken ulusal para talebinin azalmasıyla döviz kuru yükselir. Ulusal paranın değer kaybetmesi yurtiçinde üretilen malların ucuzlamasına ve net ihracatın artmasına yol açar. Net ihracatta meydana gelen artış da, toplam planlanan harcama, hasıla, ulusal para talebi ve faiz haddinin artmasına neden olur. Böylece mal, para ve döviz piyasalarında eşanlı denge sağlanmış olur.
Döviz kurunun piyasa yerine hükümet tarafından belirlendiği durumu ifade eden “sabit döviz kuru” sisteminde ise mal, para ve döviz piyasalarında eşanlı denge, döviz ve mal piyasalarında eşanlı dengeyi sağlayan hasıla düzeyine para piyasasının intibak etmesi ile sağlanır. Yurtiçi faiz haddinin yurtdışı faiz haddinden daha büyük olduğu ekonomiler, yatırımın, dolayısıyla hasılanın azalmasıyla bir daralmaya girerler. Ancak faiz haddinin yüksek olması yurtiçi tahvile ve ulusal paraya olan talebi arttırır. Döviz kurunun düşmesi yönünde baskı oluşmasına rağmen sabit kur geçerli olduğu için ortaya çıkan para talep fazlasını Merkez Bankası döviz satın alıp karşılığında ulusal para vererek karşılar. Merkez Bankasının döviz rezervleri artınca para arzı da artmış olur. Para arzındaki artış faiz haddinin düşmesine, toplam planlama ve hasılanın artmasına yol açar. Böylece mal, para ve döviz piyasalarında eşanlı denge sağlanmış olur.
ESNEK KUR SİSTEMİNİN TÜRKİYE UYGULAMASI
1990’lı yıllarda yükselen piyasalarda yaşanan finansal krizleri inceleyen araştırmalar, kura dayalı istikrar programı uygulama sürecinde ülke parasının reel olarak önemli oranda değerlendiği, ekonominin hızlı bir canlanma süreci yaşadıktan sonra daralma eğilimine girdiği ve dış dengelerin bozulduğu sonuçlarında birleşmektedirler. Dış ödemelerin muhasebeleştirildiği ödemeler dengesi bilançosunun izlenmesi ise kura dayalı istikrar programları uygulamasında daha da önem kazanmaktadır. Bu çalışmada, Türkiye’de 2000 yılında uygulamaya konulan ancak 2001 yılı başında dalgalı kur rejimine geçilerek terk edilen yönlendirilmiş kur (crawling peg) rejimine dayalı program uygulaması çerçevesinde ödemeler dengesi gelişmeleri ayrıntılı olarak incelenecektir.
2000 yılı programı, sıkı mali tedbirleri içermekte ve kapsamlı yapısal reformların hayata geçirilmesi ile birlikte mali disiplininin sürdürülebilirliğini hedeflemekteydi. Döviz kuru politikası ise hedeflenen enflasyona göre belirlenmiş kur artışlarını önceden kamuoyuna açıklayarak enflasyonist bekleyişleri kırmayı hedeflemiş, parasal genişleme ise sermaye girişlerine bağlanmıştı.
Döviz kuruna bağlı bu istikrar programı çerçevesinde ödemeler dengesi gelişmeleri incelendiğinde, programın gidişatına bağlı olarak 2000 yılı iki ana döneme ayrılmaktadır. Ocak-Ağustos dönemini kapsayan ilk dönemde, faiz oranları hızlı ve yüksek oranlarda düşüş göstermiş, enflasyon son 14 yılın en düşük seviyelerine gerilemiş ve üretim ile iç talep önemli ölçüde artmıştır. Bu olumlu gelişmelerin yanı sıra, iç talepte görülen canlılığa ek olarak enflasyon oranlarında beklenen azalışın sağlanamaması Türk lirasının değerlenmesine neden olmuş ve cari işlem açığı tarihi olarak en yüksek seviyelerine ulaşmıştır. Bu dönemde ayrıca, ham petrol ve doğal gaz gibi enerji fiyatlarındaki artış ile euronun uluslararası piyasalarda değer kaybetmesi gibi dış faktörler de aleyhte gelişmiş, cari açıkların beklenen düzeyin üzerinde seyretmesinde etken olmuştur. Artan cari açığa rağmen, programın kararlı bir şekilde sürdürülmesi uzun dönemli borçlanmalar ağırlıkta olmak üzere sermaye girişlerinin devam etmesini sağlamıştır. Ancak yılın ikinci döneminde, gerek programda öngörülen yapısal tedbirlerin gecikmesiyle beliren aksaklıklar, gerek diğer yükselen piyasalarda gerçekleşen olumsuz gelişmeler ve IMF kredisinin 3.diliminin ertelenmesi programın sürdürülebilirliğine ilişkin tereddütleri artırmış ve sermaye çıkışları başlamıştır. Uygulanmakta olan kur çıpasına dayalı para politikası gereği likidite yaratım mekanizmasının döviz girişine dayandırılmış olması, sermaye çıkışlarının likidite daralması ile sonuçlanmasına neden olmuştur. Artan likidite sıkışıklığı kısa vadeli faiz oranlarını yükseltirken, faiz ve kur riski taşıyan bankacılık sisteminin duyarlılığı artmıştır.
2000 yılı Enflasyonu Düşürme Programı uygulamasında Türk lirası beklentilerin ötesinde değerlenmiş ve cari işlemler açığı iç talepteki canlanma, enerji fiyatlarındaki yükseliş ve euro/dolar paritesinin etkisiyle yüksek seviyelerde seyretmiştir. Ancak, 2001 yılı başında dalgalı kura geçilerek programın terk edilmesinin nedeni ödemeler dengesi finansman açığı olarak değerlendirilmemelidir. “Dışsal şok” olarak nitelendirilebilecek yapısal aksaklıklar sermaye çıkışlarına neden olmuş ve programın sürdürülebilirliğini engellemiştir. Programda kararlı bir gidişatın, olumsuz dış etkenlere rağmen, cari işlemler açığının finansmanını ve dış kaynak imkanlarına bağlı olan likidite artışının sürekliliğini sağlayabileceği düşünülmektedir.
ÖDEMELER DENGESİ GELİŞMELERİ
1. Döviz Kuru Gelişmeleri
Döviz kuru, ülkenin para biriminin bir başka para birimi (örneğin ABD doları) cinsinden değeridir. Döviz kurunda meydana gelen bir değişiklik, ülke parasının göreli değerini değiştirerek, yurtiçi/yurtdışı göreli fiyat yapısını da etkilemekte ve yurtiçi ve yurtdışı mallara yapılan harcamanın yapısını değiştirmektedir. Bu nedenle, döviz kuru değişiklikleri cari işlemler dengesi üzerinde önemli bir rol oynamaktadır. Döviz kurunun değer kaybetmesi, cari işlem giderlerini azaltıcı yönde etki yaparken, döviz kurunun değer kazanması cari işlem gelirlerini azaltmaktadır.
Döviz kurunun değer kaybetmesi, yabancı malları göreli olarak daha pahalı hale getirecektir. Böylece, tüketiciler ithal mallara olan taleplerini azaltıp bu malların yerli alternatiflerine olan taleplerini artıracaktır. Döviz kurunun değer kaybetmesiyle birlikte ihraç malları da göreli olarak ucuzlayacağından yabancılar harcamalarını kendi mallarından daha ucuz olan ithal mallara kaydıracaktır. Böylece, ithalat azalırken ihracat artacak ve cari işlemler dengesinde iyileşme gözlenecektir. Döviz kurunun değer kazandığı bir durumda ise ithal mallar göreli olarak ucuzlarken, ihraç malların fiyatları göreli olarak artacaktır. Bu durumda ithalat artarken ihracat azalacak ve cari işlemler dengesinde bozulma gözlenecektir.
Sabit kur rejiminde ise döviz talebinde meydana gelen bir değişiklik faiz oranları aracılığıyla ekonomik aktiviteyi etkilemektedir. Döviz kurunun değerlendiği durumda ithalat artarken ihracat azalmakta ve bunun sonucunda bozulan cari işlemler dengesi dövize olan talebi artıracaktır. Döviz kuru sabitlendiği için Merkez Bankası artan döviz talebini, piyasaya döviz satıp karşılığında yerli parayı çekerek karşılayacaktır. Bu politika sonucu daralan para arzı faiz oranlarını artırıcı etki yapacak ve böylece ekonomik aktivite de yavaşlayacaktır.
iktisat, iktisat bölümü, iktisat dersleri, iktisat bölümü hakkında bilgi, iktisat fakültesi, iktisat dersleri, iktisat ders notları, iktisat ders programı, iktisat dersleri aöf, iktisat dergisi, iktisat dgs taban puanları, iktisat ders notları pdf, iktisat dersleri , iktisat dersi, iktisat fakültesi, iktisat faktoring, iktisat fakültesi nedir, iktisat forum, iktisat fakültesi marmara, iktisat fakültesi bölümleri, iktisat fakültesi mezunu ne iş yapar, iktisat fakültesi mezunları, iktisat formülleri, iktisat fakültesi dersleri, özel ders, bitirme tezi,
Ancak, döviz kuru rejimi ne olursa olsun, ithal ve yerli mallar arasında talebi kaydıran harcama kaydırması (expenditure switching), yurtiçi ve yurtdışı ithalat talep esneklikleri toplamının birden büyük olması durumunda geçerlidir.5 Ayrıca, döviz kurundaki değişikliklerin cari işlemler dengesi üzerinde bahsedilen etkileri oluşturabilmesi için üretici ve tüketicilerin kısa dönemde değişikliklere tepki vermeleri ve döviz kurundaki değişikliklerin arz fiyatlarını değiştirmemesi gerekmektedir. Bu durumda, gelir, faiz ve karlılık durumunun değişmesi gibi ekonomideki diğer gelişmelerin de etkisi göz ardı edilmelidir.
Bahsedilen varsayımlara karşın, kısa dönem arz ve talep esneklikleri genellikle uzun dönem esnekliklerinden küçüktür. Talep tarafından bakıldığında tüketicilerin harcama planlarını anında değiştiremedikleri ve döviz kurundaki değişikliklere anında tepki veremedikleri görülmektedir. Ayrıca, ithalat kontratlarının daha önceden yapılmış olması da döviz kurundaki değişiklerin ithalatı eş zamanlı olarak etkilemesini zorlaştırmaktadır. Bazı durumlarda ise ithalatta beklenenden farklı bir hareket gözlenir. Örneğin, döviz kuru değer kaybetmeye başladığında sonraki dönemde daha fazla değer kaybı bekleniyorsa, o dönemde ithalat artış gösterir. Kurun aşırı değerlendiği durumda ise, ithal mallar ucuzlayarak yerli üretime ucuz ikame oluşturur. Bu durumun devam ettiği hallerde de dışa bağımlılık artar ve dış ticaret dengesinde bozulma gözlenir.
Arz yönünden incelendiğinde ise, karar verme mekanizmalarındaki gecikme nedeniyle, döviz kurundaki değişikliklere ihracat ancak gecikmeli tepki verebilmektedir. Bu gecikme döviz kurundaki değişikliğin geç algılanmasından, karar verme sürecinin uzamasından, üretim, stoklama ve dağıtım aşamalarındaki gecikmelerden kaynaklanabilmektedir. Ayrıca, döviz kurunun değer kaybettiği bir durumda, artan yabancı talebi karşılamak yerine, üreticiler iç piyasadaki fiyatları artırma yoluna gider ve satışı artırmaktansa karlarını büyütmeyi tercih edebilirler. Bu durumda ihracat artışı gözlenmez. Bunun yanında, ihracat gelirlerini artırmaya yönelik bir kur politikası ithalatçıların maliyetini
artırabilmektedir. Kurun aşırı değer kaybettiği bir durumda, ihracatçı fiyat avantajı elde etmektedir. Ancak, ithal girdi bağımlılığı yüksek olan bir ekonomide, ihracatçıların artan maliyetleri, fiyat avantajı ile elde ettikleri rekabet güçlerini zayıflatmaktadır.
1.1. Reel Kurlardaki Gelişmeler
2000 yılı başında uygulanmaya başlanan istikrar programıyla birlikte 1 ABD doları ve 0,77 eurodan oluşan kur sepetinin günlük değerleri kamuoyuna açıklanmış ve yıl sonu için kur sepetindeki artış oranı yüzde 20 olarak belirlenmiştir. Bu hedef, yıl sonu TEFE enflasyon hedefiyle paraleldir. 2000 yılında Merkez Bankası hedeflediği nominal kur artışlarını gerçekleştirmiş, ancak TEFE enflasyonu, yaz ayları hariç, hedeflenen seviyenin üzerinde artış göstermiştir. Bu nedenle, yıl bütününde kur artışı fiyat artışının altında kalmış, yıl sonuna doğru ikisi arasındaki fark giderek açılmış ve Türk lirası kur sepeti karşısında reel olarak değerlenmiştir.
1.2. Parite Hareketleri
1999 yılı başında, Ekonomik ve Parasal Birliğin (EMU) üçüncü aşaması çerçevesinde Avrupa Para Birliğine üye ülkeler euronun kaydi para olarak kullanımına başlamıştır. Başlangıçta piyasa güveninin sağlanması nedeniyle euronun ABD doları karşısında güçlü bir para birimi olacağı öngörülmüş, ancak Rusya krizi sonrası ABD ekonomisinin yüksek oranlı büyümesinin devam etmesi, buna karşın Euro Bölgesi ülkelerinin krizden daha çok etkilenmeleri, euronun ABD doları karşısında değer kaybetmesine yol açmıştır. 2000 yılında ise ABD ekonomisinin özellikle teknoloji ürünlerine yatırım yaparak yüksek büyüme oranlarını devam ettirmesi ve uzun vadeli getirilerin Avrupa’ya göre daha yüksek olması, ABD dolarına olan talebi ve dolayısıyla euro karşısındaki değerlenmesini artırmıştır. Aynı zamanda, Avrupa Para Birliğine üye ülkelerde ekonomik ve mali politika uygulamalarında uyum zorlukları ve iş gücü piyasalarında yapısal sorunlar yaşanmıştır. Bu gelişmeler de euronun değerini orta vadeli hedeflerle uyumsuz bir noktaya getirmiştir.
1999 ve 2000 yıllarında gerçekleşen parite hareketleri döviz sepeti kompozisyonunu da etkilemiştir. 1999 yılında euronun sepet içindeki payı yüzde 58,4’ten 2000 yılında 53,9’a gerilemiş, buna karşın ABD dolarının payı aynı dönemde yüzde 55’ten yüzde 58,5’e yükselmiştir.
1.3. Türkiye’nin Rekabet Gücündeki Gelişmeler
Ülkelerin rekabet güçlerindeki değişmeleri ölçmek üzere hesaplanan nispi pozisyon endeksi Türkiye’nin rekabet gücündeki bozulmayı göstermektedir. En büyük ticaret ortaklarımızdan olan Almanya, İtalya, Fransa ve İspanya’ya karşı rekabet gücümüz 1997 yılından itibaren azalmaya başlamıştır. 1999 yılında euroya geçişten sonra, euronun ABD doları karşısında değer kaybetmeye başlamasıyla rekabet gücümüzdeki bozulma hızlanmıştır.
iktisat, iktisat bölümü, iktisat dersleri, iktisat bölümü hakkında bilgi, iktisat fakültesi, iktisat dersleri, iktisat ders notları, iktisat ders programı, iktisat dersleri aöf, iktisat dergisi, iktisat dgs taban puanları, iktisat ders notları pdf, iktisat dersleri , iktisat dersi, iktisat fakültesi, iktisat faktoring, iktisat fakültesi nedir, iktisat forum, iktisat fakültesi marmara, iktisat fakültesi bölümleri, iktisat fakültesi mezunu ne iş yapar, iktisat fakültesi mezunları, iktisat formülleri, iktisat fakültesi dersleri, özel ders, bitirme tezi,
Son yıllarda uluslararası piyasalarda yaşanan krizler de Türkiye’nin rekabet gücünü zayıflatan önemli bir faktör olmuştur. 1997 yılında yaşanan Asya krizi sonucunda Güney Kore ve Tayland’ın para birimlerinin değer kaybetmesiyle bu ülkeler Türkiye’ye karşı göreli bir avantaj sağlamıştır. Ancak, bu gelişmenin etkisi 1998 yılından sonra yavaşlamaya başlamıştır. 1998 yılındaki Rusya kriziyle Rus rublesinin önemli ölçüde devalüe edilmesi de benzer bir etki yaratmıştır. Rusya’nın Türkiye karşısında elde ettiği bu rekabet gücü artarak devam etmiştir.
2000 yılında Türkiye’nin rekabet gücündeki azalış devam etmiştir. Bunun nedeni, uygulamaya konulan Enflasyonu Düşürme Programı çerçevesinde kurların gerçekleşen enflasyon oranının altında kalması ve Türk lirasının reel olarak değerlenmesidir. Ayrıca, euro/dolar paritesinin euro aleyhine gelişmesiyle özellikle Euro Bölgesi ülkelerinin nispi pozisyonlarını iyileştirmiştir.
2. Cari İşlemler Dengesi
2000 yılı başında uygulamaya konulan ve üç yıl içerisinde enflasyonu tek haneli rakamlara indirmeyi hedefleyen enflasyonla mücadele programı 2000 yılı ekonomik gelişmelerinde belirleyici olmuştur. 1997 yılında yaşanan asya krizini takiben 1998 yılı başında uygulamaya konulan daraltıcı maliye ve gelirler politikasının etkisiyle, yatırımlar ve özel tüketim harcamaları yılın ikinci yarısından itibaren gerilemeye başlamıştır. 1998 yılı Ağustos ayındaki Rusya krizi dış talebi daraltmış ve 1999 yılı Ağustos ve Kasım aylarında yaşanan depremler de ekonomideki daralmayı hızlandırmıştır.
İç ve dış talep daralmasının yaşandığı 1999 yılının ardından kapsamlı ve kararlı bir şekilde uygulamaya konulan istikrar programının oluşturduğu olumlu beklentiler ve gelişmeler 2000 yılında Türkiye ekonomisinde canlanma sürecinin başlamasına neden olmuştur. Buna bağlı olarak, iç talepteki
artış daha çok ithalatla karşılanmış, ihracat gelirlerinde sınırlı artış olmuş ve dış ticaret açığı hızla artmıştır. Dış ticaret açığındaki artışa başta ham petrol olmak üzere enerji fiyatlarındaki yüksek artış da önemli bir etken olmuştur. Turizm ile bavul ticareti gelirlerindeki artış dış ticaret açığındaki artışı kısmen telafi etmesine karşın cari işlemler açığı giderek artmış ve 9,8 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir.
2000 yılında cari işlemler açığının GSMH’ye oranı yüzde 4,8 ile en yüksek seviyesine
ulaşmıştır. 2000 yılında cari işlemler açığı tarihi olarak en yüksek seviyesine ulaşmasına karşın, finansmanında herhangi bir zorlukla karşılaşılmamıştır. Hazine’nin uluslararası piyasalarda yüksek miktarda tahvil ihracı yoluyla borçlanması, banka dışı kesimin dış borç kullanımındaki artış ve rezervlerin yüksek seviyesini koruması cari işlemler finansmanında önemli etken olmuştur. Kurlarda görülen reel değerlenme ve tüketim talebindeki artış sonucunda dış ticaret açığının büyümesi cari işlemler açığı üzerinde risk unsuru oluşturmuştur.
2.1. Dış Ticaret Gelişmeleri
2.1.1. İthalat
2000 yılında ithalat bir önceki yıla göre yüzde 34 oranında artarak 54,5 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Bu artışın en önemli sebepleri şu şekilde özetlenebilir:
– 1999 yılında GSMH’nın yüzde 6,4 oranında daralması sonucunda ithalat yüzde 11,4 oranında gerilemiştir. Bu nedenle 40,7 milyar ABD doları olan 1999 yılı ithalatı 2000 yılı ithalat rakamına düşük baz etkisi oluşturmuştur.
– 2000 yılında uygulanmaya başlanan Enflasyonu Düşürme Programı’nın etkisiyle düşen faiz oranları, 1998 yılının ikinci yarısından itibaren, Rusya krizi ve deprem felaketleri sonucunda ertelenen tüketim talebinin hızlı canlanmasına katkıda bulunmuştur. Ekonominin canlanmaya başladığı bu dönemde, programın yarattığı olumlu beklentiler sonucu faizlerde hızlı ve yüksek oranlı bir düşüş gözlenmiştir. Düşük faiz hadleri tüketici kredilerine olan talebi artırmış ve özellikle dayanıklı tüketim malı ile otomobil satışları artmıştır. Ayrıca, programla birlikte ilk 18 ay için açıklanan döviz kurları, kur riskini ortadan kaldırmış ve enflasyon düşüşünün zaman içerisinde gerçekleşmesi Türk lirasının reel olarak değerlenmesi sonucunu doğurmuştur. Bunun sonucunda, artan talebin daha çok ithalatla karşılanması cazip hale gelmiştir. Tüketim malı ithalatı yılbaşından itibaren giderek hızlanmış ve 2000 yılında yüzde 42,0 oranında artmıştır.
– Toplam ithalatın yüzde 65,4’ünü oluşturan ara malı ithalatı, yılın ilk çeyreğinde yüzde 46 oranında artarak en yüksek artış gösteren mal grubu olmuştur. Yılın geri kalanında artış hızı giderek yavaşlamış ve yıl genelinde yüzde 33 oranında artış göstermiştir. Sermaye malı ithalatında ise en yüksek oranlı artışlar ikinci ve üçüncü çeyrekler itibariyle gerçekleşmiştir. Tüketim malı ithalatı yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 60 oranında büyümüştür. Böylece, tüketim malı ithalatının toplam ithalat içindeki payı 1999 yılında yüzde 12,4’den, 2000 yılında yüzde 13,2’ye yükselmiştir.
– 2000 yılında imalat sanayi üretim endeksi yüzde 6,5 oranında artış göstermiştir. Ekonominin canlandığı bu dönemde döviz kuru artış oranının önceden belirlenmesi kur riskini ortadan kaldırmıştır. Ayrıca, enflasyonun hedeflenenin üzerinde gerçekleşmesi Türk lirasının reel olarak değerlenmesi sonucunu doğurmuş ve imalat sanayiinin artan girdi talebi daha çok ithalatla karşılanmıştır. 1990’lı yıllarda imalat sanayi üretim endeksi ve ithalat miktar endeksi arasındaki ilişki katsayısı ortalama olarak yüzde 82 iken, 2000 yılında bu ilişki yüzde 88’e ulaşmıştır.
iktisat, iktisat bölümü, iktisat dersleri, iktisat bölümü hakkında bilgi, iktisat fakültesi, iktisat dersleri, iktisat ders notları, iktisat ders programı, iktisat dersleri aöf, iktisat dergisi, iktisat dgs taban puanları, iktisat ders notları pdf, iktisat dersleri , iktisat dersi, iktisat fakültesi, iktisat faktoring, iktisat fakültesi nedir, iktisat forum, iktisat fakültesi marmara, iktisat fakültesi bölümleri, iktisat fakültesi mezunu ne iş yapar, iktisat fakültesi mezunları, iktisat formülleri, iktisat fakültesi dersleri, özel ders, bitirme tezi,
– 2000 yılında kara taşıtları ve bunların aksam ve parçaları ithalatı yüzde 76 oranında artış göstermiştir. Bu dönemde binek otomobil ithalatı yüzde 95,7 oranında artarken, dayanıklı tüketim malı ithalatı yüzde 36,1 oranında yükselmiş ve toplam ithalat artışına sırasıyla 9,4 ve 2,5 puan katkıda bulunmuştur.
– 2000 yılında uluslararası piyasalarda ham petrol fiyatlarının hızlı yükselmesi petrol ve petrol ürünleri ithalatını önemli ölçüde artırmıştır. Dış ticaret miktar endekslerine bakıldığında 12 aylık ortalamalara göre yüzde 0,5 oranında artış gözlenmiştir. Ancak, 1999 yılında varil başına ortalama 16,5 ABD doları olan ham petrol fiyatının 2000 yılında 27 ABD dolarına yükselmesine bağlı olarak fiyat endeksi ortalama yüzde 66,9 oranında artmıştır. Bu gelişmeler, 2000 yılında ham petrol ithalatının yüzde 52,8 oranında yükselmesine neden olmuştur. Ham petrolün yanısıra doğal gaz, motorin ve LPG ithalatındaki artışın etkisiyle mineral yakıt ve yağlar ithalatı da 2000 yılında yüzde 76,3 oranında artış göstermiştir. Bu artış, toplam ithalat artışının yüzde 30,9’unu açıklamaktadır.
– Ham petrol fiyatlarındaki artışla birlikte petrol, petrol ürünleri ve madencilik sektörü ithalat fiyatları yükselirken, tarım ve imalat sektörü ithalat fiyatları 2000 yılında ortalama olarak gerilemiştir. Madencilik sektörü ithalat fiyatlarında, ham petrol fiyatlarındaki yükselme sonucunda, görülen ortalama yüzde 56,1 oranındaki artış nedeniyle toplam ithalat fiyatları yüzde 4,5 oranında artmıştır. Nitekim, madencilik sektörü ithalatı 1999 yılı fiyatlarıyla hesaplandığında, 2000 yılı ithalatı yaklaşık 2,4 milyar ABD doları azalmaktadır. Madencilik sektörü ithalat fiyatlarının yanı sıra, imalat sanayi altındaki kağıt ve kağıt ürünleri ile ana metal sanayi ithalat fiyatlarında da sırasıyla yüzde 15,7 ve 8,4 oranında artış gözlenmiştir.
– Türkiye tekstil ve konfeksiyon sanayindeki gelişmelere bağlı olarak özellikle 1990 yılından itibaren önemli ve giderek artan miktarlarda pamuk ithal etmeye başlamış ve net pamuk ithalatçısı bir ülke konumuna gelmiştir. Bunun en önemli sebebi 90’lı yıllarda gerileyen dünya pamuk fiyatlarına karşın iç piyasada fiyatların artma eğiliminde olmasıdır. Net ithalatçı olduğumuz 2000 yılında dünya pamuk fiyatlarının bir önceki yıla göre ortalama yüzde 11,3 oranında yükselmesi pamuk ithalatımızı artıran önemli bir etken olmuştur. Bu dönemde pamuk ve pamuk ipliği ithalatı yüzde 58,9 oranında artmıştır.
– 2000 yılında özellikle tüketim malı ithalatının hızlı artışına karşı bazı tedbirler alınmıştır. LPG üzerinden alınan yüzde 17 ve motor hacmi 1600cc olan ithal otomobiller üzerinden alınan yüzde 25 oranındaki KDV yüzde 40’a çıkarılmıştır. Ayrıca, tüketici kredileri ve kredili ithalat üzerindeki KKDF oranları artırılmıştır.
2.1.2. İhracat
İthalatta 2000 yılında gözlenen yüksek oranlı artışın aksine ihracattaki artış odukça sınırlı kalmıştır. Bir önceki yıla göre yüzde 4,5 oranında artarak 27,8 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Çeyrekler itibariyle incelendiğinde, yılın ikinci çeyreğinde yüzde 14,8 olan imalat sanayi ihracatı bir sonraki dönemde yavaşlamış ve son çeyrekte gerilemiştir. Buna karşın yıl genelinde gerileyen tarım sektörü ihracatında en büyük düşüşler birinci ve üçüncü çeyrekte gözlenmiştir (Tablo 21). İhracattaki düşük performansın başlıca sebepleri şunlardır:
– Tarım ürünleri ihracat fiyatları 2000 yılında ortalama yüzde 3 oranında düşerken tarım ürünleri ihracat miktarı yüzde 21 oranında gerilemiş ve tarım ürünleri ihracatı 2000 yılında yüzde 17,9 oranında azalmıştır. Tarım ürünleri dışında kalan ihracat artışı ise yüzde 6,7 olmuştur.
– Bu artışın kaynağı imalat sanayi ihracatındaki büyümedir. İmalat sanayi ihracat fiyatlarının 2000 yılında ortalama yüzde 4,3 oranında gerilemesine karşın miktarı yüzde 14,6 oranında artmıştır. Bu sektörde önemli yer tutan kara taşıtları ihracatı yüzde 7 oranında artış göstermiştir. Bu gelişmede uluslararası otomobil üreticisi iki firmanın birer modelinin sadece Türkiye’de üretilmesi ve Türkiye’den dünyaya ihraç edilmesi önemli bir etken olmuştur. Bununla birlikte kazanlar, makineler, mekanik cihazlar ihracatı ile elektrikli makine ve cihazlar ihracatı da sırasıyla yüzde 9,6 ve 17,4 oranında artmıştır. İmalat sanayi ihracatında önemli yer tutan bu mal grupları, yukarıda bahsedilen ihracat fiyatlarındaki gerilemenin etkisinden arındırıldığında daha yüksek oranlı artışlar göstermektedir. Nitekim, kara taşıtları ve elektrikli makine ve cihazlar ihracatı reel olarak sırasıyla yüzde 27,6 ve yüzde 45,2 oranlarında büyümüştür.
– 2000 yılında ihracat fiyatlarının ortalama yüzde 4,3 azalmasına karşın ithalat fiyatlarının yüzde 4,5 oranında artması sonucunda dış ticaret hadleri, 1999 yılının ikinci yarısından beri gösterdiği ihracat aleyhine eğilimini devam ettirmiştir. 1999 yılından gelen düşük fiyat eğilimi nedeniyle dış ticaret hadlerindeki gelişmelerin ihracat üzerindeki etkisi yaklaşık 890 milyon ABD dolarıyla sınırlı kalmıştır.
iktisat, iktisat bölümü, iktisat dersleri, iktisat bölümü hakkında bilgi, iktisat fakültesi, iktisat dersleri, iktisat ders notları, iktisat ders programı, iktisat dersleri aöf, iktisat dergisi, iktisat dgs taban puanları, iktisat ders notları pdf, iktisat dersleri , iktisat dersi, iktisat fakültesi, iktisat faktoring, iktisat fakültesi nedir, iktisat forum, iktisat fakültesi marmara, iktisat fakültesi bölümleri, iktisat fakültesi mezunu ne iş yapar, iktisat fakültesi mezunları, iktisat formülleri, iktisat fakültesi dersleri, özel ders, bitirme tezi,
– İhracatın sınırlı artış göstermesinin önemli bir sebebi, 2000 yılında euro/dolar paritesinin euro aleyhine gelişmesidir. 27,8 milyar ABD doları olan ihracat, 1999 yılı pariteleriyle hesaplandığında 29,7 milyar ABD doları seviyesine ulaşmaktadır.
– İhracatımızın yaklaşık yüzde 50’si Avrupa Birliği ülkelerine yöneliktir. Bu ülkelerle yapılan ticaret genelde euroyu oluşturan para birimleriyle yapıldığı ve dolar olarak kaydedildiği için 2000 yılında euro/dolar paritesinin dolar lehine gelişmesi, ihracatımızın dolar cinsinden değerini olumsuz etkilemiştir. Nitekim, euro bazında incelediğimizde, Avrupa Birliği ülkelerine olan ihracatımızın 2000 yılında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16 oranında arttığı kaydedilmiştir. Aynı şekilde, söz konusu dönemde en büyük dış ticaret pazarımız olan Almanya’ya yapılan ihracat dolar bazında yüzde 6 oranında azalmasına karşın euro bazında yüzde 9 oranında artmıştır.
– İhracatta gözlenen zayıf performansın bir diğer nedeni de bir önceki bölümde bahsedilen kurlardaki reel değerlenmedir.
2.1.3. Diğer Mal ve Hizmet Gelir ve Giderleri
2000 yılında 22,3 milyar ABD dolarına ulaşan dış ticaret açığına karşın diğer mal ve hizmet giderlerinde 1999 yılına göre önemli bir farklılaşma gözlenmemiştir. Bu dönemde diğer mal ve hizmet dengesi yüzde 88 oranında iyileşme göstermiş ve bu daha çok turizm gelirlerindeki artıştan kaynaklanmıştır. 2000 yılında cari işlem gelirlerinin artışına en çok katkıda bulunan kalemler turizm ve bavul ticareti olmuştur (Tablo 23).
Turizm açısından 1999 yılı oldukça olumsuz geçmiş ve hem gelen turist sayısı hem de turizm gelirleri önemli ölçüde gerilemiştir. 1999 yılında ülkemize en çok turist gönderen Avrupa Birliği Ülkelerinin Türkiye karşıtı kampanyaları ve turizmin en canlı sezonu olan Ağustos ayında yaşanan deprem felaketi bu gerilemeye neden olan başlıca unsurlardır. Bu nedenle 2000 yılı gelişmeleri incelenirken, 1999 yılı ile yapılan karşılaştırmaların yanıltıcı olabileceği düşünülmektedir.
Turizm gelirleri hesaplanmasında ülkemizden çıkış yapan yabancı ziyaretçi sayısı ve yaptıkları ortalama harcama esas alınmaktadır. Buna göre, ülkemizden çıkan yabancı ziyaretçi sayısı 2000 yılında 1998 yılının aynı dönemine göre yüzde 13,2 oranında artmıştır. Bu dönemde ortalama harcama ise yüzde 1,1 oranında gerilemiştir. Bu nedenle, 2000 yılında turizm gelirleri 1998 yılına göre yüzde 6,4 , 1999 yılına göre ise yüzde 46,8 oranında artarak 7,6 milyar ABD doları seviyesine ulaşmıştır. Gelirlerde 1998 yılına göre kısıtlı artışın en önemli nedeni, ülkemize gelen yabancı ziyaretçilerin yarısından fazlasının Avrupa Birliği ülkelerinden olması ve euro/dolar paritesinin euro aleyhine gelişmesinin turizm gelirlerinin dolar bazındaki değerini olumsuz yönde etkilemesidir. Ayrıca, 2000 yılında Rusya’nın krizden çıkması ve yüksek seyreden petrol fiyatlarıyla gelirlerinin artması Bağımsız Devletler Topluluğundan gelen yabancı ziyaretçi sayısını artırmıştır. Aynı nedenden dolayı bavul ticaretinden sağlanan gelirler de geçen yıla göre yüzde 30,6 oranında artarak 2,9 milyar ABD doları seviyesine gelmiştir.
2000 yılındaki euro/dolar paritesindeki gelişmeler başta dış ticaret ve turizm olmak üzere ödemeler dengesinin gelir ve gider kalemleri üzerinde etkili olmuştur. Son yıllarda cari işlem gelirlerinde euro’nun payı giderek artarken, cari işlem giderlerinde enerji fiyatlarından dolayı ABD dolarının payı yükselmektedir.8 Cari işlem gelir ve giderlerinin döviz kompozisyonunun 2000 yılı için parite etkisi hesaplandığında, gelirlerin düştüğü giderlerin arttığı gözlenmektedir. Buna göre 1999 yılı pariteleriyle hesaplanan cari işlem gelir ve giderleri 2000 yılı pariteleriyle hesaplanan gelir ve giderlere göre sırasıyla 2,9 ve 3,1 milyar ABD doları daha fazladır. Bu nedenle, cari işlemler dengesine parite etkisi 181 milyon ABD dolarıyla sınırlı kalmıştır.
2.2. Sermaye Hareketleri
2000 yılı başında uygulamaya konulan Enflasyonu Düşürme Programının başarısı sermaye hareketlerinin yönünü, miktarını ve kompozisyonunu önemli ölçüde belirlemiştir. Yıl başında IMF’nin de desteğini alan çok kapsamlı bir programın uygulamaya konulması ve Hükümetin gösterdiği kararlılık yabancı yatırımcıların Türkiye’ye kaynak aktarımını hızlandırmıştır. Programın başarı ile sürdürüldüğü Ocak-Ağustos döneminde net sermaye girişleri 11,2 milyar ABD dolarına ulaşmış, ancak Eylül ayı ile birlikte programın sürdürülebilirliğine ilişkin beklentilerin olumsuza dönmesi nedeniyle sermaye çıkışları başlamıştır. Son üç ayda gerçekleşen çıkışlara rağmen, 2000 yılı genelinde toplam sermaye girişleri 1999 yılına göre iki katına çıkarak toplam 9,4 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir. Bu düzey Türkiye’nin gerçekleştirdiği en yüksek sermaye girişi rakamıdır (Tablo 26).
Girişlerin kompozisyonu incelendiğinde, temelde Hazine’nin tahvil ihraçlarının belirleyici olduğu uzun vadeli girişlerin programın ilk yarısında ağırlıkta olduğu izlenmektedir. 2000 yılında Hazine toplam 7,5 milyar ABD doları tutarında tahvil ihraç etmiştir. Bu rakam tahvil ihraçlarının başladığı 1988 yılından itibaren yapılan en yüksek tahvil ihracıdır. Hazine 2000 yılı başında borçlanma imkanlarını artırırken, vadeyi uzatmış ve maliyetleri de düşürmüştür. Yıl içinde gerçekleştirilen 7,5 milyar ABD doları tutarındaki tahvil ihraçlarının 4 milyar ABD doları 30 ve 10 yıllık vadelerde yapılmıştır. Kasım krizinden sonra, Hazine 6 ay vadeli 1 milyon ABD doları tutarında sendikasyon kredisi temin etmiştir.
Hazine tarafından yapılan yurtdışı tahvil ihraçlarının ikinci el piyasalardaki gerçekleşen faizleri gösterge olarak izlenirse, 2000 yılı Ocak-Ağustos döneminde Türkiye’nin performansı Arjantin ve Brezilya gibi diğer yükselen piyasaların üzerindedir. Bu dönemde, söz konusu diğer iki ülkenin tahvillerinin faizleri US $ ikinci piyasasında yaklaşık 700 baz puan iken, Hazine tahvillerinin faizi 500 baz puan düzeyinde seyretmiştir. Benzer gelişme Euro ikinci piyasasında da geçerlidir. Ancak, Eylül ayından itibaren para kurulu uygulamasında olan Arjantin’de meydana gelen olumsuz ekonomik gelişmelere paralel olarak faizler genelde tüm yükselen piyasalarda artma eğilimine girmiştir. Türkiye’de ise Kasım ayındaki kriz sonrasında artan ülke riskine bağlı olarak Hazine tahvillerinin faizi çok yüksek oranda artarak Arjantin ve Brezilya tahvillerinin üzerine çıkmıştır. US $ piyasasında bu eğilim yıl sonu ve sonrasında da devam etmiştir.
Benzer şekilde, JP Morgan tarafından yayınlanan Yükselen Piyasalar Bono İndeksi (EMBI) değerinin Türkiye için Ağustos ayına dek sürekli artış eğiliminde olduğu, ancak Ağustos ayı sonundan itibaren düşüş eğilimine girdiği ve Kasım ayı krizi ile birlikte en düşük seviyelere gerilediği görülmektedir. İndeks değeri Arjantin başta olmak üzere diğer Latin Amerika ülkelerinde de Ağustos ayından itibaren düşüş eğilimindedir.
2000 yılında Hazine’nin yurtdışı piyasalarda gerçekleştirdiği tahvil ihraçları yurtiçi yerleşiklerin taleplerini de artırmış ve yurtiçi yerleşiklerin yurtdışında yaptığı menkul alım-satım hacmi önemli oranda artmıştır. 1999 yılı ile karşılaştırıldığında, bu iki kalemde gerçekleşen işlem hacmi 10 milyar ABD doları iken 2000 yılında dört katına çıkmıştır. Diğer taraftan, yurtdışı yerleşiklerin yurtiçinde gerçekleştirdiği menkul alım-satım işlemleri Ocak-Eylül döneminde giriş yönünde bakiye verirken, Kasım ayında 5,3 milyar ABD doları tutarında menkul satışı gerçekleşmiş ve son üç ayda toplam sermaye hareketlerinin yönünü belirleyici olmuştur.
iktisat, iktisat bölümü, iktisat dersleri, iktisat bölümü hakkında bilgi, iktisat fakültesi, iktisat dersleri, iktisat ders notları, iktisat ders programı, iktisat dersleri aöf, iktisat dergisi, iktisat dgs taban puanları, iktisat ders notları pdf, iktisat dersleri , iktisat dersi, iktisat fakültesi, iktisat faktoring, iktisat fakültesi nedir, iktisat forum, iktisat fakültesi marmara, iktisat fakültesi bölümleri, iktisat fakültesi mezunu ne iş yapar, iktisat fakültesi mezunları, iktisat formülleri, iktisat fakültesi dersleri, özel ders, bitirme tezi,
2000 yılı Enflasyonu Düşürme Programı çerçevesinde diğer uzun vadeli sermaye kalemi olan doğrudan yatırımlar incelendiğinde, programa duyulan güven çerçevesinde doğrudan yatırım girişlerinin de önemli oranda arttığı izlenmektedir. Türkiye, diğer gelişmekte olan ülkeler ile karşılaştırıldığında doğrudan yatırım girişlerinin çok düşük olduğu bir ülkedir. IMF tarafından yayınlanan istatistikler, 125 ülkenin kapsandığı “gelişmekte olan ülkeler” grubuna 2000 yılında 113,8 milyar ABD doları doğrudan sermaye girişi gerçekleştiği, bu rakamın 1999 yılı için 125,4 milyar ABD doları olduğunu göstermektedir. Türkiye ve Latin Amerika Ülkelerini de içeren bu grupta, 1999 yılında, Arjantin 23,6 milyar ABD doları, Brezilya 32,7 milyar ABD doları, Meksika 11,8 milyar ABD doları, Türkiye ise 813 milyon ABD doları doğrudan yatırım girişi sağlamıştır. Göreli olarak düşük düzeyde olmasına karşın, 2000 yılında yurtiçinde gerçekleşen doğrudan yatırım kaynaklı sermaye girişleri 1,7 milyar ABD dolarına yükselmiş ve bu artışın önemli bölümü imalat sanayii sektöründe gerçekleşmiş, ağırlıklı olarak da Avrupa Birliği ülkelerinin yatırımlarından kaynaklanmıştır.
Enflasyonu Düşürme Programı çerçevesinde 2000 yılı için özelleştirme kaynaklı 7,6 milyar ABD dolarlık nakit gelir öngörüsü bulunmaktaydı. Ancak, GSM lisans satış gelirinin KDV ödemesi sorunu nedeniyle 2001 yılına sarkması, Türk Telekom’un özelleştirme ihalesine teklif gelmemesi ve programda yer almasına rağmen THY ve Petkim ihalelerine çıkılamaması, yaklaşık 3,3 milyar ABD dolarlık özelleştirme gelirinin elde edilmesine neden olmuştur. Özelleştirme performansındaki sözkonusu yavaşlama nedeniyle ödemeler dengesi kalemlerinden doğrudan yatırım girişlerinde beklenilen artış sağlanamamış ve programın uygulanmasındaki kararlılık konusunda tereddütler oluşmuştur.
2000 yılında, programın sermaye girişlerini sağladığı Ocak-Ağustos döneminde Merkez Bankası rezervlerinin sürekli artış eğiliminde olduğu, ancak ikinci yarıda sermaye hareketlerinin yönüne paralel olarak bu eğilimin tersine döndüğü, Kasım ayında gerçekleşen krizle birlikte 5 milyar ABD doları rezerv azalışı gerçekleştiği görülmektedir. Bu çerçevede likidite durumunu gösteren brüt rezervler ve kısa vadeli borçlar farkına bakıldığında, bu farkın 2000 yılında 1999 yıl sonuna göre azaldığı, ancak yılın ilk yarısında artış eğilimi gösterdiği görülmektedir. Sözkonusu artış programın ilk yarısında orta ve uzun vadeli sermaye girişleri kaynaklı Merkez Bankası rezervlerindeki artıştan kaynaklanmış, yıl sonunda yaşanan mali kriz nedeniyle döviz rezervlerindeki düşüş brüt rezervler ve kısa vadeli borçlar farkının önemli ölçüde azalmasına neden olmuştur. Ticari bankalar ve diğer sektörlerin likidite durumu ise, ağırlıklı olarak son üç ay olmak üzere, yıl genelinde bozulma eğilimi göstermiştir.